
Pencereler onlara umut aşılasın diye oradaydı ancak çoğu oraya bakmıyordu bile. Proksimal Tübül Zindanı içinde, ülkelerine geri gönderileceklerin seçileceği 35 kişiden yalnızca birkaç tanesi dönebileceğini düşünüyordu.
Gardiyanlardan biri öndeki bikarbonatı göstererek “Şu şapkasız olan, onu çağırmıyor muyuz?” diye sordu bir yanda göbeğini kaşırken. Yaşlı gardiyan “Distal tübülde bakarlar ona” diye cevap verdi umursamazca. Diğer gardiyan kırmızı şapkasını, gözlerine vuran güneşi kesmesi için yüzüne iyice indirirken “Bu saatte niye geldiysek” diye söylendi. Proksimal tübül zindanı için bile erken bir saatti.
“Neydi adamın adı?”. Yaşlılık onda unutkanlığa sebep olmuştu. Dönen mahkumlara kitlenmiş gözlerini bir an ayırdı.
“Ne?”
“Bu emirleri veren adam”
“Ee ne olmuş ona?”
“Adı neydi adı?”. Şişman gardiyan araya girdi ve “Asetazolamid” dedi.