
Çok uzun zaman önce, Kalp Ülkesi adı verilen bir yerde bir adet kral ve bir de kraliçe yaşarmış. Kral ve kraliçe birbirlerini çok severmiş. Uzun yıllar boyunca krallıklarını birlikte yönetmişler. Kalp ülkesinin Atrium bölgesini kraliçe, Ventrikül bölgesini ise kral yönetirmiş.
Önce kraliçe Sinoatriyal sarayından kendi bölgesine emirler verir, daha sonra gelen emirler doğrultusunda kral da, Atrioventriküler sarayından kendi bölgesine emirler gönderirmiş. Uzun yıllar boyunca Kalp Ülkesi bu kral ve kraliçenin yönetimi altında refah içinde yaşamışlar.
Ta ki bir gün ventrikül bölgesinde bazı sorunlar baş gösterene kadar. Kalp Ülkesi’nden diğer ülkelere gönderilmesi gereken erzaklar, artık eskisi kadar düzgün bir şekilde gönderilemiyormuş.
Kral ve kraliçe bir süre bu sorunlara pek aldırış etmemiş. Ancak daha sonra uzak ülkelerden kötü haberler duyulmaya başlamış. Bazı ülkelerde açlık ve yoksulluk baş gösterirken, bazı ülkelerde ise erzak yığınlarının yapıldığı ve hiçbir yere dağıtılmadığı duyulur olmuş.
Kral ve kraliçe bu söylentileri daha fazla kulak arkası edemeyip, Kalp Ülkesi’nin özel büyücüleri olan ANP ve BNP’yi yanına çağırtmış ve onlardan Kalp Ülkesi’ne çeki düzen vermesini, erzak dağıtımını denetleyip düzeltmesini istemişler.
Bundan sonra bir süre gerçekten de söylentiler azalmış. Uzak ülkelerden iyi haberler gelmeye başlamış. Ancak bu çok da uzun sürmemiş. Aynı sıkıntılar tekrardan başlayınca artık Kalp Ülkesi’nin düzgün yönetilemediği, onlar yüzünden tüm Gaia’nın sorunlarla yüzleştiği söylenir olmuş. Bu sıkıntılı dönemler o kadar uzun sürmüş ki, kitaplarda bile kendine yer bulmuş ve bu döneme Kalp Yetmezliği Çağı adı verilmiş.
Kalp Ülkesi: Kalp Yetmezliği Çağı

Gel zaman git zaman, halk arasında bu kalp yetmezliği çağında ortaya çıkan bir grup kahramandan, savaşçı yiğitlerden bahsedilir olmuş. Söylentiler o kadar hızlı yayılıyormuş ki, kısa zamanda Kalp Ülkesi’nin kral ve kraliçesi de bu söylentilerinden haberdar olmuş.
Bağırsak ülkesinde kendilerine Digoksinler diyen bir grup, bu yetmezlik çağını bitireceğini, Kalp Ülkesi’ne darbe yapacağını ve herkese eşit haklar vereceğini anlatıyormuş. Kendi tahtının sallantıda olduğunu gören kral ve kraliçe, hiç geçmeden buna önlem alma ihtiyacı hissetmiş ve özel korumaları P-glikoproteinleri harekete geçirmiş.
Verilen emre göre, kendine Digoksin diyen hiç kimse bağırsak ülkesinden dışarı adım atamayacak, kalp ülkesinde bir Digoksin üyesi görülürse derhal bağırsak ülkesine geri gönderilecekmiş. Ancak bu da bir işe yaramamış. Digoksinlerin her geçen gün daha da güçlendiği, daha da fazla insanın onların tarafına geçtiği görülmeye başlanmış. Kral ve kraliçe bu durumdan o kadar rahatsız olmuş ki, normalde hiç yapmak istemedikleri bir işi kalkışmışlar.
Bağırsak ülkesinde birçok kanunsuz örgüt varmış ve bunlarla iş birliği yaparlarsa digoksinlerden kurtulabileceklerini düşünmüşler. Böylece bağırsak ülkesinde yaşayan Öbakteriyum isimli bir çete ile gizli bir anlaşma yapmışlar. Anlaşmaya göre Öbakteriyumlar Digoksinleri öldürecek, bunun karşılığında ise bağırsak ülkesinde onlara hiçbir zarar gelmeyecekmiş.
Günler ayları, aylar yılları kovalamış ve artık kral ve kraliçe kendi tahtları sağlama aldıklarını düşünürken, Digoksinlerin bir şekilde Kalp Ülkesi’ne girdiğini ve saraylarına doğru hareket ettiğini görmüşler. Gözlerine inanamamışlar. Nasıl olur da o kadar korumaya, o kadar uğraşa rağmen buraya kadar gelmeyi başarmışlardı. Ama artık çok geçmiş ve Digoksinler yönetimi ele geçirmiş.
Digoksinler, yönetimi ele geçirdikten sonra ilk iş olarak Na-K-ATPaz pompasını kapatmışlar. Daha sonra ülkede çok miktarda sodyum iyonu biriktiği için Na-Ca değiştiricisi de çalışamaz olmuş. Ülke kalsiyumlarla dolmuş. Biriken bu kalsiyumlar sayesinde de, çalışan işçiler çok daha verimli, çok daha güçlü bir şekilde işlerini yapabilir olmuşlar. Ve bir süre sonra gerçekten de kalp yetmezliği nispeten sona ermiş. Bu da Digoksinlerin yönetimdeki hak sahibi olma iddialarını çok daha güçlendirmiş. Ancak maalesef bu ülkenin sonu, mutlu bitmeyecekmiş.
Öbakteriyumların Düşüşü

Bir süre sonra krallık içindeki Digoksin üyelerinin sayısı hızla artmaya başlamış. Çok sayıda Digoksin, bağırsaktan kalp ülkesine doğru akın ediyormuş. Yönetimdekiler “Bu kadar Digoksine gerek yok, gelmeyin biz yönetiyoruz” diye diretseler de sonunda kalp ülkesine oldukça fazla sayıda Digoksin üyesi gelmiş.
Önce buna kimse bir anlam verememiş. Daha sonra kısa bir araştırma ile eski kral ve kraliçenin bağırsak ülkesinde Digoksinleri öldürmesi için anlaştığı Öbakteriyumların, bir şekilde ortadan kaldırıldığı öğrenilmiş. Bu beklenmedik gelişmenin nedeni araştırılınca, Tetrasiklinler adı verilen bir grup yabancının bağırsaktaki çeteleri tek tek öldürdüğü ve Öbakteriyumların da bundan nasibini aldığı öğrenilmiş. Bunun sonucunda da Digoksinler çok daha baskın bir şekilde kalbe hücum edebilmişler.
Digoksinlerin sayısının bu kadar fazla olması, ülkede sert uygulamaların başlamasına ve kalp ülkesi sakinlerinin rahatsız olmasına neden olmuş. Bu da bir süre sonra isyanları doğurmuş. Halk krallığa ihtiyaç duymadıklarını, kendi yönetimlerini kendilerinin yapacağını söylüyormuş. Buna halk arasında otomatisite ayaklanması diyorlarmış.
Bu şekilde her taraftan farklı seslerin çıkmaya başlaması zamanla kalp ülkesinin kontrol edilemez hale gelmesine, ülke sakinlerinin toplu çalışmayı reddedip kendi işlerine bakmasına neden olmuş. Bu da sonuçta Gaia için çok kritik bir öneme sahip olan kalp ülkesinin, diğer ülkelere yaptığı erzak dağıtımının tamamen bitmesi ile sonuçlanmış.
Yüzyıllar sonra bu üzücü hadiseye Digoksin intoksikasyonuna bağlı otomatisite kaynaklı ventriküler fibrilasyon adı verilmiş ve bu hikaye nesiller boyunca aktarılmaya devam etmiş.