Babam faytonu köprüde durdurdu ve benimle birlikte aşağı indi. Köprünün altındaki nehrin üstünde yoğun bir çalışma vardı. Meraklı bir şekilde “Ne yapıyorlar baba?” diye sordum. Babam, “Onlar karbon işçileri kızım. Bak şu gemilere yükledikleri siyah şey de karbon. Onları diğer ülkelere gönderiyorlar” dedi.  “Karbonları sevmiyorlar mı?” dedim hayretle. “Hayır kızım, karbon çok değerli bir maden. Bütün ülkelerin ihtiyacı olan bir şey ama sadece burada, Bağırsak Ülkesi’ndeki madenlerde bulunuyor.”

“O zaman Bağırsak Ülkesi çok mu zengin?” diye sordum babama. Sonuçta bu kadar değerli madenleri varsa zengin olmaları gerekmez miydi? Babam hafif gülümseyerek cevap verdi “Yok kızım, Bağırsak Ülkesi’nde, üzerinde bulunduğu değerli kaynakları işletemeyecek kadar beceriksiz insanlar yaşıyor. Ayrıca düşman bakterilerle sürekli bir savaş halindeler. O yüzden çok da zengin bir bölge değil burası.”

Babam bunları derken köprünün ayağına yazılmış bir yazı dikkatimi çekti. “Sömürü ne demek baba?” diye sordum. “O nereden çıktı kızım” dedi babam. “Bak şurada yazıyor” diye köprünün ayağını gösterdim.

-Sömürü Düzenine Hayır-

Babam “Bir şey değil kızım, hadi gel arabaya binelim. Yemeğe geç kalacağız yoksa.” dedi ve beraber arabaya doğru ilerledik.

Resim: The Coalmen – Claude Monet, Circa 1875