Ders: 1 – 1000 Yıllık Savaş: Sevgili gençler, birliğimize hoş geldiniz. Ben 6. bölük komutanı yüzbaşı Akira. Bugün buraya, size eğitiminizin ilk dersini vermek için geldim. Bugün öğreneceğiniz bu ders, aslında bu kurumun da var olma nedeni. Evet, bu neden Savaş. Savaş asla bitmez. Nereye giderseniz gidin, ne iş yaparsanız yapın, her yerde savaşı göreceksiniz. Savaş bizim başlangıcımızdır. Savaş, bizim hayatımızı kazanma yolumuzdur. Ve savaş bizim nihai sonumuzdur.

Bugün sizlere 1000 yıldır devam eden bir savaştan bahsedeceğim. Düşmanımız Stafilokoklar ile aramızda süregelen 1000 yıllık savaş. Anlatmaya başlamadan önce, Gaia’nın koruyucusu, İmmünizm dininin elçisi, lenfositlerin kahramanı Baş komutan Flemming ve silah arkadaşlarını, buradan sizlerin karşısında saygıyla yad etmek istiyorum. Onlar olmasaydı ne siz beni burada dinliyor olurdunuz ne de ben birilerine bu savaşları anlatıyor olurdum.

Şimdi gelin sizlerle 1000 yıl öncesine gidelim. O zamana kadar kendilerine stafilokoklar diyen, bakteri ırkından düşmanlarımız, bize karşı her savaşta üstün geliyordu. Ve onlara karşı yapabileceğimiz şeyler çok sınırlıydı. Ancak bundan tam 1000 yıl önce, komutan Flemming, bizlere penisilin adını verdiği büyülü kılıçları getirdi. Ve onun sayesinde savaş tersine döndü. Artık bakterilere karşı bizim de bir kozumuz vardı ve stafilokokların Gaia’yı teslim almasının önüne geçebilirdik.

Ancak size bugün anlatacağım şey bir peri masalı değil. Tarih bize mutlu sonla biten hikayeleri çok nadir anlatır. Aradan sadece birkaç yüz yıl geçtikten sonra o zamanki atalarımız kendi içinde ayrışmalara, bölünmelere düşmeye başladı ve dinimizin öğretilerini yavaş yavaş terk etmeye başladılar. İşte o andan sonra Fleming’in kutsaması üzerimizden yavaş yavaş kalkmaya başladı ve stafilokoklar kılıçlarımıza direnç göstermeye başladılar. Bu bakteriler şu an adına Beta laktamaz dediğimiz büyülü kalkanları ile kılıçlarımızın çalışamaz hale gelmesini sağladı Ve tekrar üstünlüğü el geçirdiler.

Aradan uzun yıllar geçti. Atalarımız yaptığı hatanın farkına vardı ve yozlaşmış mezhepleri ortadan kaldırarak immünizm dinini tekrar eski şanlı yerine getirmeye çalıştılar. Dinimizin kutsaması sayesinde penisilin silahlarımızı çok daha güçlü bir forma ulaştırıp yeniden savaşları kazanmaya başladık. Bu sefer kullandığımız silahlara metisilin diyorduk.

Ama maalesef ne onlar Fleming kadar kutsal insanlardı ne de artık Stafilokoklar eskisi gibiydi. Bir kutsala bir kere saygısızlık yaptıktan sonra artık bunun geri dönüşü yoktur. Bu yüzden gençler asla, ne olursa olsun dinimizin öğretilerinden taviz vermeyecek, sorgulamayacak, itaat edeceksiniz.

Atalarımızın immünizm dinine geçmişte yaptığı saygısızlık, bu savaşın binlerce yıl devam etmesi anlamına geldi. Artık geri dönüş yoktu. Bir süre sonra bu stafilokoklar MRSA adını verdikleri bir ordu ile üzerimize geldi. İsimleri bizimle alay edercesine kurulmuş bir ordu. Metisilin rezistans stafilokok aureus. O zamanlar MRSA’lara karşı yapabileceğimiz pek bir şey yoktu. Ve tekrar Gaia sonsuz bir kötülüğün pençesine düşme tehlikesine içerisine girmişti. Bundan 700 yıl önce.

1000 Yıllık Savaş: Sonsuz Direnç Döngüsü

Şu ana kadar anlattığım ilk üç savaşın mantığını anladıysanız, kısaca olayların nasıl gerçekleştiğini anlamışsınızdır. Artık bu 1000 yıllık savaş, bizim için bir yarış. Dinimizin öğretilerine ne kadar bağlı olursak, Fleming’in kutsamasını ne kadar kalbimizde hissedersek o kadar güçlü oluyor, silahlarımızın kutsaması artıyor ve stafilokoklara üstün geliyoruz. Ne zaman birbirimizle uğraşmaya, fırkalara ayrılmaya, bölünmeye başlarsak, işte o zaman stafilokoklar üstün gelmeye başlıyor.

Daha sonra bizler vankomisin dediğimiz oldukça güçlü büyülü silahlarımızı yaptık. Uzunca bir süre biz öndeyken stafilokoklar yeniden güçlendi ve VRSA’lar, yani adından tahmin edebileceğiniz gibi vankomisin rezistans stafilokok aureus’lar olarak karşımıza geldi.

Yine bir süre sonra Daptomisin dediğimiz özel kutsal silahlarımızla karşılık verdik. Onlar ise MDRB ordularıyla tekrar karşımıza dikildiler. Tarih tam bir tekerrür içerisinde. Sizin bu döngünün neresinde duracağınız tamamen sizin öğretilerimize olan bağlılığınıza, adanmışlığınıza ve samimiyetinize bağlı.

Şu an karşımızda hiç de hafife alınmayacak bir düşman var. Bugün biz savaşımızı MDRB’lere karşı veriyoruz. Onlara neredeyse hiçbir büyü etki etmiyor ve kesinlikle çok korkunçlar.

Ancak merak etmeyin. Buraya sizi korkutmaya gelmedim. Size ümit vermeye geldim. Çünkü şu an saldırı sırası bizde. Dinimize olan yüksek bağlılığımız, sadakatimiz ile edindiğimiz kutsal silahlar bize bu savaşta yol gösterecek. Fleming’in kutsamasının en ulu mertebelerinden edindiğimiz bir silahımız var artık. Biz ona polimiksin diyoruz. Sizlere bu silahı göstermek isterdim ama benim gibi güçlü üst rütbeli askerlerin bile zar zor kullandığı bir silah bu gençler.

Sizlerden tek bir şey istiyorum çocuklar. O da hayal kurmanız. Bir gün bu silahı sırtınıza alıp o stafilokokların kökünü kuruttuğunuzu hayal edin. Hayal edin ki hayallerimizdeki Gaia’yı Fleming bize bahşetsin. Tarih bizi altın harflerle yazsın ve 1000 yıllık savaşın bitişi bizim sayemizde olsun.

Tekrar birliğimize hoş geldiniz diyorum. Hepinizin kutsal ordumuzun şanlı birer neferi olma yolunda bugün öğrendiği bu bilgileri unutmamanızı ve öğretilerimize bağlı kalmanızı temenni eder, iyi günler dilerim.